Zaten benim olmayan ve yüksek ihtimalle olmayacak olan bir mutluluğun kaybına üzülmek ne kadar doğru bilmiyorum. Belki diye umutla beklemek Nietszche'nin bir sözünü hatırlatıyor bana; "Umut; kötülüklerin en kötüsüdür, işkenceyi uzatır." Düşündüğümde hak vermemem mümkün değil. Peki yinede beni bu umuda sürükleyen ne, bunca acıya rağmen? Acaba bir kez cenneti gördüğümde tekrar orada olabilme isteği mi? Evet, düşünüyorum bu mu gerçekten? Ama durum öyle değil, yani tekrar cennete o mutlu yere girmek o mutlu zamanlara geri dönmek benim elimde değil ki. Savrulan bir yaprak olmaya devam mı edeceğim belki rüzgar beni oraya götürür diye. Yoksa tamamen vazgeçip diğer küçük mutluluklara mı ulaşmaya çalışacağım, seçebileceğim küçük mutluluklar. Umudun kaynağını sorgulamaya çalışıyorum aslında kendimce. Olmayacağı yüzde yüze yakın bir mutluluk için beslediğim umudun kaynağını. Bu; büyük ikramiyenin bana çıkması gibi bir şey aslında. Peki onu umanlar gerçekleşmediğinde benim kadar üzülüyor mu? Hayır. Çünkü kayıp küçük. Peki benim kaybım ne? Baştaki cümleye dikkat! "Zaten benim olmayan ve yüksek ihtimalle olmayacak olan bir mutluluğun kaybına üzülmek ne kadar doğru bilmiyorum" Kaybım yok çünkü hayatımda değildi zaten bu mutluluk. Birden gözüm açıldı galiba. "Bu ne ya! böyle bir mutluluk varmış dedim" Yani büyük ikramiyeyi ucundan gördüm. Kısa da olsa yaşadım onu. Az da olsa sezdim, şimdi vazgeçemiyorum keşke hep olsa diyorum ve bu yüzden vazgeçemiyorum umut etmekten. Birdenbire tüm hayatımın aslında kandırmaca mutluluklarla dolu olduğunu gördüm uyandım, şimdi tekrar nasıl uyurum, o kandırmacaya nasıl geri dönerim. Bıraktığım rolleri nasıl tekrar üstlenirim. O maskeleri tekrar nasıl takarım. İçimde uyuyan o çocuğa nasıl derim, "hadi git git artık benim hayata dönmem lazım, gerçek ama mutsuz hayata" Bilmiyorum belki de bir sebep lazım geri dönebilmem için okkalı bir sebep, ölmek gibi. Gerçi ölümden pek korktuğum söylenemez ama bu sıralar korkuyorum, ölürsem umutlar biter diye. Sanırım anlamaya başladım neden umut etmeyi bitirmediğimin sebebini.
İnsanın yapabileceği tek şeyin beklemek olduğu anlar ne kadarda acıdır. Mesela sevdiğin birisi ameliyattadır. Hiçbir şey yapamazsın, sadece beklersin sağ salim çıkmasını umut ederek. O an seni rahatlatacak olan tek şey sonuçtur aslında, umut ettiğin gibi sonuçlanmazsa bile alışırsın buna kolay olmasa da. Ama eğer umut etme sürecin bir ameliyatınki kadar kısa değilse, bir ömür sürecekse buna nasıl alışır insan. Süreç çok önemli demek ki, ve Nietszche haklı işkence uzar, bir ömür uzar, sonuç olarak umutların tükendiği bir an olmalı ve dönmelisin gerçeğe. Evet mantığımla bu sonuca varıyorum. Bu süreç bir ömür olamaz, eğer olursa umut etmek diğer tüm mutluluk kaynaklarıma ulaşamamayı sağladığı gibi günden güne acımı arttırarak devam edecektir beni yormaya. Bir an yakaladığımı düşünüyorum yani gerçekleştiğini, belki de hayalimdeki kadar mutlu etmeyecek beni ya da kısa sürecek ne bileyim belki de öyle. Belkide bambaşka cennetlerin varlığını harcamış olacağım bekleyerek. Hepsi olası sonuçlar bunların, hepsi doğru belki, ama bir şey var ki; adını koyamadığım bir şey, vazgeçemiyorum seni beklemekten seni umut etmekten. Gel diyemem, ama gelsen ne güzel olur hayat...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız için teşekkür ederim.