31 Ağustos 2013 Cumartesi

Siyahı Sevmek

Sade bir ışık süzülüp pencereden, dokunduğunda yüzüme
Maviden yeşile dönen gözlerim,
Siyahı da görmeye başladığından beri,
Şarkılar dinlemiyorum sesinden başka,
Şiirler okumuyorum sana yazılmadıkça,
Öykülerde aradığım sensin,
Yüzlerde tanıdığım sen,
Yollarda yürüdüğüm.
Karmakarışık bir cumartesi gecesi,
İçimi aydınlatan sana yazmaksa eğer,
Varsın ayrılık olsun mutluysa artık karanlık geceler,
Ve küçülmeyecekse pencereler,
Maviden yeşile dönen gözlerim,
Saçlarında siyahıda sevecekler...





30 Ağustos 2013 Cuma

Elimde Kalanlar

Aslında kaybetmek;
Kötü zamanlara tanık olmak değildir.
Yaralanmak, elindekini yitirmek,
Keşke demek, pişman olmak,
Eksik kalmak, tamamlayamamak değildir.
Kazanamamak değildir,
Giden bir otobüs camının ardından sigara içmek,
Kaldırımlara ağır gelmek değildir, renkli bir tabloda.
Bir sokak lambasının yakıcı aydınlığında oturmak, sonsuz bir gecede.
Duyduklarının ardından buz gibi soğuk hissetmek,
Titreyerek uyanmak değildir bilindik korkulara.
Sadece yüreklerde saklanması değildir,
Ortaya çıkarılmaya sakınılan bir sevdanın.
Zamanın diyetini ödemek değildir umutlar uğruna.
Aslında kaybetmek;
Ruhun ve bedenin ayrı yerlerde ayrı sevişmeler yapması değildir,
Gün batımında başlayıp devam edememiş aşklar,
Gözlerden ayrılan yaşlar,
Dalından kopan yaprak,
Solmuş çiçekler değildir.
Aslında kaybetmek;
Bir sabah kokusunda, elinde kalanlara bakıp,
Gönlüne zincir vurup dar zamanların,
Sensiz bir mutluluğa uğurlarken sevgiliyi,
Kendi ruhunu aldatmak kadar kaçınılmazdır.
Aslında kaybetmek;
Yıldızlar altında, bu şiiri yazmak kadar inanılmazdır...




28 Ağustos 2013 Çarşamba

Hayatın Anlamı

Bence hayatın anlamı;
Merhametli bir bakışta gizli,
Asla değil meydanda bir savaşta,
İki duvar arasında kalmış bir barışta gizli.
Bence hayatın anlamı;
Beş-on yaşında mendil satarken sokaklarda,
Rahatsız edici bir yalvarışta gizli.
Avrupa'nın göbeğindeki bir nükleer reaktörde değil,
Anadolu'da, Antep'te, Maraş'ta,
Gözünden akan iki damla yaşta gizli.
Bence hayatın anlamı;
Bir düşte değil,
Olsa olsa gerçek bir gülüşte gizli,
Değil öyle kaf dağının ardında uzak diyarlarda,
Yanıbaşımızda belki birkaç karışta,
Masallarda yaşlanmış bir bilgede değil öyle,
Daha küçücük bir yaşta gizli.
Bence hayatın anlamı;
Göklerde yerlerde değil,
Tam olduğumuz yerden başlamakta,
Öncede yada sonrada değil şimdide gizli.
Bence hayatın anlamı;
Sende değil, bende hiç değil,
Belki bizde gizli...








24 Ağustos 2013 Cumartesi

Gitme

Gitme!
Ellerim donuyor yaz günü, içime bir korku doluyor.
Yüreğim kıpırdıyor, söğüt ağacının yaprakları gibi.
Gitme!
Kar yağıyor, düşlerim yanıyor.
Karlar eriyor, sular geçilmez oluyor.
Gitme!
Karanlık boğuyor, her yanım sızlıyor.
Gülüşüne kurban, gülmelerim ağlıyor.
Gitme!
Sebebim çok,
Gidersen sebeplerim çoğalıyor...



Aşkın Rengi

Sarıyı sevdim,
Çünkü; sonbahar geliyor aklıma,
Koynunda bir umut taşıdığımız.

Maviyi sevdim,
Çünkü; denizler geliyor aklıma,
Ufkuna bakıp birlikte daldığımız.

Yeşili sevdim,
Çünkü; ağaçlar geliyor aklıma,
Kuytusuna sığındığımız.

Beyazı sevdim,
Çünkü; yıldızlar geliyor aklıma,
Altında düşsel bir anıda kaybolduğumuz.

Pembeyi sevdim,
Çünkü; hayaller geliyor aklıma,
Birlikte kurduğumuz.

Moru sevdim,
Çünkü; çiçekler geliyor aklıma,
Asla veremediğimiz.

Siyahı sevdim,
Çünkü; kavuşmalarımız geliyor aklıma,
Kimselere söyleyemediğimiz.

Kırmızıyı sevdim,
Çünkü; aşk geliyor aklıma,
Alev alev yandığımız...


21 Ağustos 2013 Çarşamba

Söylemediğini Anladım Sevgilim

Gözlerin daldığında derin bir karanlığa,
Dudakların bükülüp kaldığında,
Söyleyemediğini anladım sevgilim.
Yüreğinden havalandığında çırpınan kuşlar ,
Rüzgara karıştığında eski düşler,
Söyleyemediğini anladım sevgilim.
Boğazından çıkamadığında kelimeler,
Çenende düğümlendiğinde eller,
Söyleyemediğini anladım sevgilim.
Bazen kesildiğinde nefesin,
Konuşmadığında eskisi gibi sıcak sesin,
Söyleyemediğini anladım sevgilim.
Belkiler azaldığında dilinden,
Kalbim çıkacak gibi olurdu yerinden,
İçimde sancı duyduğumda derinden,
Söyleyemediğini anladım sevgilim.
Bilirim azalmadı içinde sevgin,
Hayat denilen çıkmazdı tek derdin,
Gözlerinde sakladığın sarı rengin,
Sonbaharını anladım sevgilim...





Gerçek Sevgi

Bu dünyada o kadar güzel sevdiki beni biri,
İstese de kimse sevemez artık beni.

O kadar güzel güldüki bana biri,
İstese de güldüremez kimse artık yüreğimi.

O kadar güzel koktuki bana biri,
İstese de kokamaz güller bile eskisi gibi.

Öyle derin baktıki bana biri,
Göremez kimse artık gözlerimin maviliğini.

İçimde öyle bir yerde saklıki biri,
Alamaz kimse, ne benden onu nede ondan beni...



20 Ağustos 2013 Salı

19 Ağustos

              Bugünü aslında hatırlamak bile istemiyorum. Ama düşündüğümde acı geçmişle de yüzleşmenin beni daha anlamlı yapacağına inanıyorum. Sonunda anladığım bir şey var ki; ya hep kayıp hayat, ya da hep kazanç. Bu nasıl gördüğünüze de bağlı gibi görünsede, içiniz acıyorsa kayıptasınız demektir. Bugün çok acıyor içim. Kendimi hiç bu kadar yalnız hissettiğim olmadı benim. Tutunacak ne bir dost eli, ne bir ana kucağı, ne de bir yar yanı var. Hayaller bitti ruhum, düşlemeler sona erdi, gerçek, duvar gibi çarptı bugün yüzüne. Ne kadar kaçarsan kaç seni yakaladı sonunda. Herşeyi elinde tutmaya çalışırken, şimdi hiçbirşeyin kalmadı acıdan başka. Her zaman konuşmaya düşünmeye aklına bile getirmeye korktuğun ayrılıklar gerçekleşti. Bütünden birer parça kopar gibi, şiddetli ve derinden.  Zamanda saklı bu günü nerden bilebilirdin ki; bir pazar sabahı mavi gözlerinle oyuncaklarınla oynarken. Şimdi hangi amaç uğruna bekleyeceksin yaşamayı, hangi kavuşmayı ümit edeceksin ya da daha hangi ayrılığa kederlenip, hasretle bekleyeceksin. Hiçlik böyle bir şey işte dümdüz tamda bulunduğun an gibi. 

Şimdi bir yağmur damlası gibi,
Toprağın derinlerine giresim var,
Gün batımında, dar bir zaman diliminde,
Ölesim var,
Ruhumun içinde...


17 Ağustos 2013 Cumartesi

Varlığın

Varlığına da yazarım şiirler,
Küçük notlar bırakırım her yana,
Her sabah sevgiyle bakar uyuyan yüzüne,
Hiç çıkmak istemem yataktan.
Asla sensiz uyumam geceleri
Kokun burnumda, saçın yüzümde.
Sevdiğimiz şarkılar çalar kahvaltıda.
Akşamları güneşi batırır bir sahilde,
Geceleri yine otururuz kuytularda.
Bazen sabah döneriz, bazen gün ortası.
Sabah uyur akşam kalkarız,
Midye yer denizi koklarız,
Ağlarız, güleriz.
Birlikte yaşlanır, birlikte ölürüz.
Yıldızlar altında dar bir zaman diliminde ...


14 Ağustos 2013 Çarşamba

Dönüş

         Ruhum işkencede günlerdir. Okunmamış mektuplar gibi yalnız ve anlamsızım. Geceleri uyuyamayışım, herşeye sırt çevirişim bundan. Bana istediğimi vermeyecekse hayat, yetinmeyi bilemeyişim bundan. Çocuk gibi sızlanmaktan vaz geçmeyişim bundan. Anlamakta güçlük çektiğim bir ton cümle, bir ton olay gösteriyorki koptum, kopacağım bu dünyadan. Bu yüzden ruhumun işkencesi. Îçime dönme vakti geldi. Bir umutla açtığım kapıları kapatmanın zamanıdır sezdiğim. Kalanlar anlamayacak bilirim, kendimi hırpalamaktan vazgeçiyorum. Yine o suratsız ve ruhsuz insan olup, herşeyi içimde halletmeye başlayacağım. Kaç zaman sürer bilemiyorum. Kayıp yada kazancımın sorgusunu bile yapmadan, ağlamadan, sızlanmadan, sessizce ve derli toplu, biriktirdiğim ne varsa ruhuma dair, hepsini toparlayarak katılacağım aranıza. Yine göreceğim, yine duyacak, yine seveceğim, tek kelime paylaşmadan. Nasılsın sorusunun cevabı ; "iyiyim" olacak kısaca. Işim gücüm yaşayabilmek olacak kenarından sessiz sedasız. Tek kendime kaldığım zamanlar, açıp bohçamdakileri sonra toplayacağım, birde buraya yazacağım, kimse bilmeyecek kimin ruhu olduğunu. Yapılması gerekeni yapmak gibi anlarım olur. Dertli de olmam neşelide. Yalan gülmelerim, basit cümlelerim olur herkesin anlayabileceği. Öyle derin sorgulamalarım, ruhunuza işleyen bakışlarım olmaz. Madem indiremiyorum yüzünüzdeki maskeyi, bende takarım artık ve emin olun sizden becerikli taşırım. Güneşe baktığımda tek güneş görürüm mesela, ne aya yanık bir türkü söyletir nede çiçeklerle bezeli şiirler yazarım. Dargınım ama umrunuzda olmadan giderim.


12 Ağustos 2013 Pazartesi

Eğer Döneceksen

Belki döneceksin birgün.
Seni reddedemem bilirsin.
Sessizce gel, usulca, farkettirmeden,
Hiç gitmemiş gibi gel, hiç gitmeyecekmiş gibi gel.

Belki döneceksin birgün.
Aynı yıl gibi, aynı yer gibi gel.
İlk dokunuş gibi değil,
Hep dokunmuş gibi gel.

Belki geleceksin birgün.
Yaralanmamış gibi gel,
Ben bilirim, incitemem seni,
Sen bilirsin beni,
İncinmemiş gibi gel.

Belki geleceksin birgün.
Yağmurda gel, karda gel,
Parlasın saçların kömür karası gibi,
Gülüşün içimi ısıtsın eskisi gibi,
Kokun burnumda, kalbin ruhumda gel!

Eğer geleceksen, iyi bir dilek gibi gel,
Başka ten değse de tenine,
Başka göz baksa da gözüne,
Ruhun bendeymiş gibi gel...







Eğer Gideceksen

Belki gideceksin birgün.
Seni terkedemem bilirsin.
Sessizce git ne olur, terketmeden,
Usulca, farketmeden.
Yağmurlu bir gün olmasın, güneşlide,
Sıradan olsun herşey.

Belki gideceksin birgün,
Yanına hiçbirşey alma, bana da bırakma,
Öyle kaba adımlarla kaçar gibi değil, kibarca.
Saçlarınla oynamadan, tırnaklarını yemeden,
Dudağını bükmeden , gözlerin gözlerime değmeden git.

Öyle son bir bakış son bir dokunuş istemem,
Bilirim umut acıtır canımı,
Ama umutsuzluk daha fazla kanatır yaramı,
Ben bilirim,
Gözlerinde sakladığını açık etmeden git.

Eğer gideceksen, iyi bir dilek gibi git,
Gitme öyle olasılıksız ne olur,
Belki döneceksin gibi git...


Bir Yanım

Bir yanım olsun isterdim;
Hüzünden uzak neşe içinde.
Güldüğümde çiçekler gülsün,
Çocuklar gibi gülsün bir yanım.

Bir yanım olsun isterdim;
Göle düşen bir damla gibi sessiz sedasız,
Çırpınmadan boğulabilen,
Balıklar gibi bir yanım.

Bir yanım olsun isterdim;
Sığındığımda avunduğum.
Kuytu ve öfkesiz,
Ormanlar gibi bir yanım.

Bir yanım olsun isterdim;
Kaya gibi parçalanmaz,
Oysa dağılmış bir yanım,
Hasret dolmuş her yanım...












Sensizliğin Yalnızlığı

Sorarsan nasılım diye, kendine sor,
Sensizlik zamanlarına alışmaya çalışıyorum,
Sen beni bilirsin,
İçime volkan saklamış dingin bir göl gibiyim.
Yalancı huzuruma hayran kalan insanları avutuyorum,
Kendimi kimler avutsun bilemiyorum.
Doğrusu bu kadar yakıcı olacağını düşünmemiştim.
Nerelerdesin, nasılsın?
Ah! bilememenin çıkmazı ne zor baharım.
Acıya alışıyorum, bunu sevmiyorum,
Sensizliğin yalnızlığında kayboluyorum,
Bul beni, anlatamıyorum...



Sebepsiz

Bir uykum vardı, yüzüne baktığım,
Onuda kaybettim, hayalsiz kaldım.
Hangi söz varsa benim sandığım,
Dilimden aldılar, nefessiz kaldım...

Bir gecem vardı, aydınlıklar içinde,
Hayal oldu aşkım, siyah saçında,
Umudumdun, gecenin üçünde,
Elimden aldılar, sebepsiz kaldım...


10 Ağustos 2013 Cumartesi

Sensiz Şehir

Şimdi sensiz bir şehirdeyim.
Hiç hatıramız olmayan, caddelerini hiç tanımadığım.
Ayaklarına asla sürülmemiş bir toprak,
Gözüne hiç takılmamış bir ağaç,
Gülüşün hiç kalmamış kaldırımlarında.

Şimdi sensiz bir şehirdeyim.
Senin adınla bir sürü insan, yabancı bir adımla yürüyor,
Bakışa kaldığımız herhangi bir köşebaşı yok,
Ufkuna daldığımız bir deniz.

Şimdi sensiz bir şehirdeyim,
Ama gök aynı mavi, bulut aynı beyaz,
İçim aynı, dışım aynı,
Kalbimde sen, düşüm aynı,
Yüreğim tutsak, suçum aynı...

Bir Düğün Havası

Bir düğün havası çalıyor,
Sessiz sedasız bir yürek ölüyor,
Bir düğün havası çalıyor,
Bedenler oynuyor, ruhlar gömülüyor.

Beyaz dönüyor, siyah donuyor,
Aşk bir kenarda, kendini bölüyor,
Güneş batıyor, ay doğuyor,
Ay, yanık bir türkü söylüyor.

Bir düğün havası çalıyor, ciğerim yanıyor.


Bu Gece

Bu gece yazasım yok sevgili, uyuyasımda,
Bu gece düşleyesim var masmavi bir gökyüzü altında parlak deniz ışıklarını,
Yüzüne vuran güneşin kıvılcımlarını göresim.

Bu gece koşasım var sevgili, yürüyesim yok,
Upuzun bir toprak yolda, çıplak ayaklarım ve senin ayakların.
Koşasım var yapraklarla bezeli bir yolda.

Bu gece öpesim var, bakasım yok utangaç gözlerine,
Zamana darılmış bir çınar ağacı gibi kederliyim,
Kendimi yıkasım var, yakasım var bu geceyi,
Ah! zamansız kılabilsem herşeyi.

Resmine bakasım yok bu gece,
Tutuşur gözlerim, alamam kendimi,
Korkar oldum ağlamaktan, gülesim var göz bebeklerinde.
Uzun bir hasret buluşmasında, koynuna giresim.

Kurumuş bir yaprağa benzer ayrılıklar,
Çürüyerek toprağa döndüğünde kaybederler özlerini,
Bu gece sevgili, özüme dönesim var, bir yaprak gibi.

Başkasının düşlediği bir yalana inanasım var bu gece,
Yalanda olsa kanmaya değer bir umuda giresim var,
Bu gece sevgili sana gelesim var, her gülüşün ayrı bir bahar.

Her tutunmak istediğimde ellerimi parçalayan umut dikenleri,
Dikenler gibi acıtasım var kendimi,
Bu gece sevgili, seni sevesim var karanlık bir kuytuda.

Bu gecede her gece gibi aklım sende, ruhum sende,
Sen, bambaşka bir yerde.
Gözlerini yaşartan bir melodi gibi kulaklarına fıslıdayasım var aşkı,
Bu gece sevgili, seni duyasım var her sessizlikte.

Güneşi koysam, koyabilsem şimdi Ay'ın yerine,
Yıldızlar altında, dar bir zaman diliminde,
Bu gece sevgili, gidesim var gelsen düşlerime,

Ölesim var,
Yıldızlar altında, dar bir zaman diliminde...


9 Ağustos 2013 Cuma

Bir Yürekte İki Kuş

Bir aynada iki yüz,
Biri karmaşık, biri dümdüz.

Biri varmış,
Biri yokmuş.

Bir bedende iki çıkmaz,
Biri gitmez, biri gelmez.

Biri varmış,
Biri yokmuş.

Bir gecede iki çığlık
Biri soğuk, biri ılık.

Biri varmış,
Biri yokmuş.

Bir yürekte iki kuş,
Biri gerçek, biri düş.

Biri varmış,
Biri yokmuş...


8 Ağustos 2013 Perşembe

Bekledim

Bugün bayram,
Çağırmanı o kadar bekledim ki;
Şehrine geldim,
Diz dize olmayı o kadar istedim ki;
Geldim dedim,
Uzaktık dokunamadım ki;
Bekledim,
Biliyorum çok istedin ama
Kal diyemedin ki.
Deseydin kalamazdım,
Hiçbir yerde değildim ki...


7 Ağustos 2013 Çarşamba

Yokluğun

Yokluğun yokluk, bilemezler,
Bağırsamda çaresi yok, bağırsanda çaresi yok, sesleri göremezler...

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Derin Yüzleşme

          Her yerde karşına bir duvar gibi çıkan gerçeklerden nereye kadar kaçmayı düşünüyorsun? Daha ne kadar sürdüreceksin düş aleminde bir çocuk olmayı. Ey ruhum korkma artık, hangi acı olabilir ki karşı koyamayasın, hangi kırgınlık dokunabilir ki daha derinlere. Bırak içine süzülsün karşılaşamadığın ne varsa. Kaba bir ağrı gibi kaplasın önce bedenini, aksın oradan sızmasına asla izin vermediğin bölgelerine. Ve sonra bir alev topu gibi koşmaya başla kalabalıkta. Bırak seslensinler her yandan çekiştirip dursunlar, parçalasınlar düşüncelerini. Adımlarını bozma, ritmine katıl sonsuzluğun. Siyah bir geceye kadar koş, sonra yine siyah bir denizin gözlerinde söndür alevini. Çıktığında denizin koynundan, güzelliği kalsın aklında sadece, birde gecenin yakıcı kokusu. Ve bir daha tekrar etmeyeceğinin korkusuyla yüzleşmek için hazır ol. Sonra tekrar duy sancıyı tekrar. Koşmaya devam et varacağın yerin ne olduğunu bilmeden sadece koş. Vardığında anlayacaksın emin ol, o ana kadar durma asla. Tekrar eden tüm döngüleri düşün ve başladığın noktayı bitir kafanda, başlangıcı olmayan bir sonsuzlukta yankılanan bir ses dalgası gibi koş. Bir keman sesinden çıkan ruhsal bir melodi gibi koş. Korktuğunda gözlerini aç içine dön en derin yerine bak, hala acıyan bir yanın kaldıysa yaşa acıyı da yaşa, duvarların arkasında bir hayat var cennete benzer, çarp tüm gücünle sadece çarp...Daha acı yok...Yum gözlerini...

Sensiz

Yine sensiz bir gece yarısı,
Yüreğime çöken, tarif edemediğim bir sızı,

Ne yapsam kime anlatsam derdimi,
Biliyorum ki; senden başka anlayan olmaz beni.

Kalbim yaklaşırken sana günbegün,
Yollarımız ayrılıyor sanki her geçen gün.

Allah'ım nasıl alışırım bu acıya,
Her geçen gün ruhumu saran derin sancıya.

Bilmiyorum etmem gerekiyor mu sana veda,
Sanki ışığım kaybolacak desem elveda.

Sensiz ben nasıl yolumu bulurum,
Korkarım ki; düşlerimde kaybolurum.

(Yazan : Ruh İkizim)


Gel

Gece karanlığa alışığım,
Gündüz gel ki; kararmasın ışığım,
Bil ki; çarpacak bu yürek hep seninle,
Sana en aklı başımda halimle aşığım.

Sen benim en güzel dileğim,
Sensiz yumak yumak çileyim,
Çöz beni nefesinle,
Ömrümü sana vereyim.

Zaman akıyor geçiyor günler,
Eskiyor bir bir dünler,
Dursun zaman teninle,
Ben yarımım, sende kaldı bütünler.

4 Ağustos 2013 Pazar

Umutlarımı Almayın Benden

           Siz hiç uçsuz bucaksız bir mutluluğun içinden kendinizi zorla çekip aldınız mı? Ben almadım, almakta istemem. Özgürlüğünü yakalayamamış bir çağın hezeyanı olabilir bu ancak. Biliyorum ki nice hayatlar yanıp tutuşmakta bu anlamda. İstediği yerde olmayan nice maskeli ruhlar dolaşmakta aramızda ve birgün biri çıkıpta düşürmek istediğinde maskeleri, gerçek yüzleri çıkarmak istediğinde ortaya, öyle bir dirençle karşılaşır ki sanarsın maske mutlu eder onları. Kızmam mümkün değil ama üzülmemem de öyle. Mutluluk sandıkları yaşamlarında mutludurlar aslında, benim anlayamadığım bir duyguyla. Ya da ben öyle sanırım, asıl maskeli olan benim belki de aranızda dolaşan. Kendinden başka herkesi maskeli sanan. Aslında gerçek dünyada yaşayan onlardır. Olmayacak bir hayalin peşinde hezeyanla dolaşan benim belkide. Bu yüzden sanırım yakalayıp yakalayıp kaybedişim. 
          Biliyorum şimdi tüm iyi dilekler sıralanır peşim sıra. Ne kadar güzel söz varsa edilir, bir dolu söz. Kalbimde olacaksın, yüreğimde kalacaksın, her an seni düşüneceğim, daha neler neler. Hepsi çok anlamlı asla haksızlık edemem bunlara. Ama veda edecekse eğer bir insan umutları da alıp götürmeli kendisiyle, yoksa etmemeli asla. Ben umutlarını alamadığım için insanların asla veda edemem. 
           Veda edenlere imrenirim hep, birde intihar edenlere, bu ne cesarettir. Sanırım bana göre kimin daha cesur olduğu ortaya çıktı artık. Herkes kendince kolay olanı seçer ama karşıdakine göre zor olanı. Bu yüzden diğerini kendisine göre her zaman cesur görür. Herkes yapabileceğini yapar aslında bu anlarda. Ne eksik ne fazla. Masal değil ki dünya. 
          Ama veda etmeden  kalmayı bu kadar zor kılan ne? Eksikler bence dolmamış eksikler, ritüeller, bu hayatta herkesin yaşamasının gerektiği düşünülen ritüeller. Herkes evlenmeli mesela, herkes iş sahibi olmalı, bir de evi olmalı diğerlerini kıskandıracak güzellikte. Çocukları olmalı hepsi birbirinden zeki. Arabasına bindimi herkes ona bakmalı. Bir sürü kurmaca. 
     Bütün ritüellerinizi bozmaya geldim yeterince güçlüysem içinizde. İçinizdeki aykırı yanım ben, farklılığınızım, beni hırpalamayın artık sizden değilim diye. Çünkü tanıyorsunuz beni; asla karşınıza çıkıpta veda etmeyeceğimi biliyorsunuz. Vicdanım ve ruhumdaki büyük boşluktan haberdarsınız. Bilirsiniz ki elli kere terk etseniz, çağırdığınızda gene gelirim, ben sizin sızlayan yanınızım. Bir pazartesi sabahı okul kapısıyım. Telefonunuzda bir mesaj. Duvarda bir yazıyım. Dar vakitlere sığdırdığınız bir mutluluğum. Çeşme başında bir su dolumu, bir saç telindeki kokuyum. Karnınızın üstünde bir ağrı, göğsünüzde bir sancıyım. Gördüğünüzde içinizi titreten bir bakışım. Eski bir yarayım bazen, bazen dillenmiş bir türküde Mihriban. Ben bırakmak istemediğiniz umudunuz, yaşama sevinciniz, içinizdeki çocuğun oyun arkadaşıyım... 
                                     Ben aşkım ve siz acıtsanızda ben daima sever, umutla beklerim.

Veda (Ezginin Günlüğü)

Nerden gördüm o şarkıyı içim dışım tutuştu. Aslında bambaşka bir yazı için oturmuştum buraya dilim kalemim küstü...


Her hatıran içimde gizli gizli yanacak.
Seni ruhum inan ki, herkesten kıskanacak.
Seninle, ömrümün, geçti en güzel çağı,
Ey, güzellik ilinin sevgi taşan bucağı!

Yakınlar uzak oldu, daha etmeden veda
Hasretin şarabını içtim doya doya.
Çıkıyorum, belki de dönüşü yok bir yola;
Ayrılık acısını içimde duya duya..

Ayrılık geldi çattı, en sonunda gördün mü?
Ayrılırken sadece: vah, deyip gideceğim!
Merak etme, seninle geçirdiğim bir ömrü,
Yine senin koynunda külleyip gideceğim.

Yakınlar uzak oldu, daha etmeden veda
Hasretin şarabını içtim doya doya.
Çıkıyorum, belki de dönüşü yok bir yola;
Ayrılık acısını içimde duya duya.

Yine de Gidemem Senden

Şimdi, bir son mu yoksa başlangıç mı farkına varamadığım bir andayım. Neyi zamanın öbür ucuna taşımalıyım bilmiyorum. Belki de susmalıyım bu gece, senden bile almalıyım kendimi. Hissettiklerimi tek ben bilmeliyim. Seni yaralar diye yazamadıklarımı susmalıyım. Kederide neşeyide içime gömmeli, kendime saklamalıyım. Tek birşey var ki; seni bırakıp gidemem, umarım içimdeki acı ve karmaşayla beni hala sevebilirsin. Umudum , güneşim, sevdam. Unutmaki senin yaptığın değil içimi acıtan, benim bundan sonra yapmakta zorlanacaklarım...

"Yüreğinin Götürdüğü Yere Git" Kitabından Bir Bölüm


          Hayır, doğru değil bunlar, hiçbir şey yapmayacağım. Bir yerlerdeysem, seni görme olanağım olursa, boşa geçirilmiş bir yaşam gördüğüm her sefer nasıl üzüldüysem öyle üzüleceğim, aşk yrüyüşünü tamamlayamamış bir yaşam beni hüzünlendirir. Kendine dikkat et. Büyürken, yanlışların yerine doğruları koymak istediğinde şunu anımsa: Yapılacak ilk devrim, insanın kendi içinde yapacağıdır, evet ilk ve en önemli devrim budur. İnsan kendi hakkında bir düşünceye sahip değilken bir düşünce uğruna savaşmak, yapılabilecek en tehlikeli şeylerden biridir.
          Yolunu yitirdiğini şaşırdığını hissettiğin zaman ağaçları düşün, onların büyüme biçimini anımsa. Unutma ki yaprağı gür ama kökü zayıf bir ağaç, ilk güçlü rüzgarda devrilir, oysa kökü güçlü ve az yapraklı ağaçta can suyu bin bir güçlükle dolaşır. Kökler ve yapraklar aynı ölçüde gelişmelidir, olayların içinde ve üzerinde olmalısın, ancak böyle gölge ve sığınak sunabilir, ancak böyle doğru mevsimde çiçekler ve meyvelerle donanabilirsin.
          Ve sonra, önünde pek çok yol açılıp sen hangisini seçeceğini bilemediğin zaman, herhangi birine, öylece girme, otur ve bekle. Dünyaya geldiğin gün nasıl derin ve güvenli soluk aldıysan, öyle soluk al, hiçbir şeyin senin dikkatini dağıtmasına izin verme, bekle ve gene bekle. Dur, sessizce dur ve yüreğini dinle. Seninle konuştuğu zaman kalk ve yüreğinin götürdüğü yere git.


Susanna Tamaro

1 Ağustos 2013 Perşembe

Çocuk Yanım

     Sensizlik korkusu ile sıçrayarak yatağımdan uyandığım bir gecenin sabahında durmuşum. Ben durmuşum zaman durmuş, akmak bilmiyor. Uykusunda uyurken gelecek zamanlar, ben geçmiş saatlerle avunmuşum. Bu kadar mı yokluk çeker bir insan, bu kadar mı acımasız bir çıkmazın içinde uyanır bir sabaha. Savrulduğum bu yaşamak hikayesinde ellerimden kayıp giden zamanlar, geri dönmeyecek anlar, yazamadığım satırlar, hepsi acı bir keşkenin çığlığında kaybolurken, saçlarında baharı bekleyen ben, şimdi durup durup ağladığımda zamansız, tutamadığım göz yaşlarım sana sevgilim. Ömrüm sana, sevdam sana. Aklıma gelip ölecek gibi olduğum anlarda hatıransa beni ayakta tutan, nasıl bırakırım düşlemeyi, umutla beklemeyi. Ağaçlar, toprak, deniz, şarkılar, şiirler seninle anlamlıysa nasıl bırakırım görmeyi, duymayı, okumayı. Elinde bir sigara kafasında düşlerle nereye gider bir insan? Hangi vücutta avutabilir kendini? Hangi sıradan işlerle meşgul olur? Sizin dünya diye tanıttığınız yer, içimde mi dışımda mı, farkına varamadığım bu anda, içimdeki dünyayı bütün kurmacalarınıza tercih ediyorum. Çünkü orada sınır yok, çünkü orada saçma sapan ayrılıklar, sevmeyen yürekler yok, orada sen varsın alabildiğinde saf ve temiz halinle, o tellerine kurban olduğum siyah saçların ve muzip bakışlarınla sen. Bildiğiniz dünya size kalsın, savaşmalarınız, dedikodularınız, uğruna herşeyden vazgeçtiğiniz paranız, yalan mutluluklarınız, maskeleriniz size kalsın. Şimdi içime dönüp olgunlaştığım bu anda, kalan tek çocuk yanım, sana dönük yüzüm, hep sana dönük kalacak. Biliyorum bir gün umuttan bir kuş uçacak ve yüreğimize konacak...

Dar Vakitler

        İki boş sandalye, zamanın belli bir anında dolmuş, nice hatıralar barındıran, kim bilir hangi aşıkları ağırlamış, kim bilir nelere tanık olmuş, iki boş sandalye. Zaman ne kadar önemli anlamlı kılmak için hayatı. Olduğu anda dolu, ama şimdi boş. Geride kalan bazen tatlı bazen acı bir hatıra. Sonuçta yok olmuş ve asla geri gelmeyecek bir an. Hızla akmış zaman sandalyelerin üzerinden. Kendi hikayenizi kendiniz kurun artık. Benim hikayeme gelince; 
           Aylardan ağustosmuş, günlereden perşembe saat iki, iki kaçamak aşık oturmuş burada, biraz tedirgin çokça mutlu. Kısa bir an çalmışlar burada. Gitmişler ama ruhları kalmış orada. Birbirlerine bakıp durmuşlar an boyunca. Gözlerindeki neşe denize yansımış, ayrılıktaki kederse gölgelere. Kim bilir belki son anlarıymış, belki son sandalyeler, bu kadar yakın ama bir o kadar uzak. Asla tartışmamışlar, hiç kırmamışlar birbirlerini. Çünkü geçirdikleri kısa anların değerlerini bilmişler. Ne kapris yapmışlar birbirlerine, nede kötü bir söz söylemişler incitecek. Buna vakitleri yokmuş çünkü. Sadece aşkı yaşamış onlar. Hiç sıkılmamışlar, hiç gözlerini ayırmamışlar birbirinden, hiç denize bakmamışlar. Bir ara saçlarına bakmış adam kadının ne kadar da güzel demiş, ne bakımsız olduğu ne kırıkları takılmış gözüne. Her ikisinin de ideal değilmiş kiloları, umurlarında da değilmiş asla. Her iki İkisininde gözleri çok güzelmiş elleride, ama gözler kavuşmuş, eller tutsak. Ne birşeylerden şikayet etmiş kadın, nede sıkıldım gidelim artık demiş adam. Öylece oturmuşlar. Sattler sınırlıymış, zaman geçsin istememişler. Asılı kalsın bu an, herşey donsun istemişler. İkisi de bilirmiş ne zaman kalkılacağını, ne zaman ayrılık olacağını, ama asla konuşmak istememişler. Gönülden bir yol varmış aralarında. Bol bol zamanı olan, kimse tarafından farkedilmesinde sakınca olmayan aşklardan değilmiş onların ki. Belki ve umut dolu bir hayal dünyasında kaybolmuşlar o an. Belki kavuşmuşlar, belki kavuşamamışlar bilinmez ama, aşk nedir, zaman ne kadar değerlidir, incitmek, tartışmak ne kadar gereksizdir, bilmişler. Sandalyeleri yüz yüze bırakmışlar, umut taşımışlar zamanın ötesine bolca umut.